22 Temmuz 2014 Salı

Kara Cadı - Nora Roberts || 12. KCBT || Yorum

Evettt :) Bugün yorumumla karşınızdayım :)) Öncelikle bu kitap benim okuduğum ilk Nora'ydı... Aaaa, nasılll falan diye düşünmeyin baya okumayı hiç düşünmemiştim Nora. Sonra böyle hafif fantastik, hafif mistik büyülü bir kitap bulduk Nora'dan dedik tur yapalım ve karşınızdayız...

Kitapta orijinal kapak kullanılmış ona bir sözüm yok gayet hoş da bence o yüzden gelelim içine... Kitabın ilk kısmında geçmişi anlatmış yazar. Yani gerçek Kara Cadı'yı nedendir bilmem ben o kısmı daha bi etkileyici buldum, daha bi sevdim... Sonra torunlarına falan filan hikayesine başladık asıl hikayenin bu olduğunu anladım.


Dediğim gibi cadılı falan hoş bir kitap. Güçlerini yeni öğrenen bi cadının hayatı ve büyük savaşı ama öyle ergenus tarzında bi anlatım yok gayet güzel herkesin okuyabileceği mükemmel bir yazısı diliyle yazılmış kitap. Yani severek okuyup 2-3 günde bitirdiğim bi kitap oldu... Ama şöyle de bir şey var ki yazar bunları anlatırken çok bi aşk katmış içine bence. Tamam her kitapta sevgi olur aşk olur hatta o tarz kitapları okumayı da aynı bir severim ama bir yanda o güzelim mistik dil, o cadılık, otlar falan. Diğer tarafta küs barışık; vıcık vıcık bi aşk. Normalde aşktan rahatsız olmasam da ilginç bi şekilde bu kitapta biraz fazla geldi bana aşk.

Bir de kitabın içinde çok çok fazla yazım hatası vardı ya :/ Hani bir de Epsilon gibi büyük bir yayınevi olunca daha bi itici geliyor o hatalar. Aynı sayfada 5 hata fark ettiğim oldu yani :D Neyse uzatmayayım. Distopya demiyorum, aşkla örgülü hafif fantastik biraz da mistik bi kitap istiyorsanız Kara Cadı sizlik...

a Rafflecopter giveaway

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Kara Cadı - Nora Roberts || 12. KCBT || Nora Roberts Kimdir?

Nora Roberts (Eleanor Marie Robertson) 10 Ekim 1950 doğumlu, 63 yaşında ABD'li ünlü aşk ve macera romanları yazarıdır. 210'dan fazla roman yazmış, kitapları uzun süre en çok satanlar listesinde kalmış ve 35 ülkede basılmıştır. Ayrıca JD Robb takma adıyla 21. yüzyılda geçen Ölüm Serileri - In Death - adında polisiye aşk romanları da yazmaktadır.


Silver Sipring Maryland ABD’de beş çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak doğdu. Rahibelerin disiplini altındaki katolik okulunda okuduktan sonra genç yaşta evlendi ve Keedysville Maryland’e yerleşti. Kısa bir süre hukuk alanında sekreter olarak çalıştı. İki oğlu doğduktan sonra işini bıraktı ve evde farklı uğraşlar edindi.
Çok okuyan bir ailede yetişen Nora Roberts’ın, okumadığı ya da kafasında hikâyeler uydurmadığı zamanlar yok gibiydi. Böylece bir kalem ve bir defter alarak bu hikâyeleri yazmaya başladı. İlk denemeleri pek çok yayınevi tarafından red edildikten sonra, 1981 yılında ilk kitabı Irish Thoroughbred Silhouette Yayınevi tarafından basıldı. Esas çıkışını iseMacGregor Ailesi'nin maceralarını anlattığı serinin ilk kitabı, Playing the Odds ile 1985 yılında yaptı.
Nora, marangoz olan ikinci kocası Bruce Wilder ile evine kitap rafları yaptırmak istediği zaman tanıştı. Çift 1985 yılının Temmuz ayında evlendi. O günden beri evlerini genişlettiler, bir kitapçı dükkânı açtılar ve sık sık seyahat ediyorlar. Tarihi bir oteli satın alarak yeniden restore ettiler ama 2008 yılında, açılışına birkaç ay kala, çıkan bir yangında otel tamamen yandı. Nora ve Bruce vazgeçmeyerek, bu sevdikleri yeri, yeniden inşa ettiler ve 2009 yılının Şubat ayında açılışı gerçekleştirdiler.


Hayatı boyunca Nora’nın etrafı, hep erkeklerle çevrili olmuştur. Sadece evin en genci değil, aynı zamanda ailesinin tek kızıydı. İki oğlan çocuğu yetiştirdi. Bu yüzden erkek kafa yapısına iyi bir bakış açışı geliştirerek, romanlarında okuyucularına inanılmaz tatlar bırakıyor.
Nora yazdığı kitaplar ile, yayın dünyasından ve meslektaşlarından pek çok ödül kazanmıştır. Ayrıca seri halinde yazdığı kitaplar için şöyle demiştir:
“İlişkiler kitaplarımda daima anahtar rol oynamıştır. Aile hayatının hareketliliği, paylaşılan ve gelişen ortak hikâyeler beni cezbetmiştir. Birbirine bağlı kitaplarımda, karakterler daima önce gelir. Eğer hikâyelerini anlatmam için beni zorlamazlarsa, okuyucunun ilgileneceğine inanmam. Kitaplar boyunca ilerleyen, bir çizgi, bir konu ya da bir soru vardır ve sonunda çözülür. Karakterler, aralarındaki ilişkiler geliştikçe ve aşk ortaya çıktıkça her bir kitap kendi içinde tek olmalıdır ama okuyucunun istediğine inandığım şekilde birbirine bağlı olarak devam etmelidir."



Nora Roberts, 210’dan fazla kitap yazdığı halde, çok azı, Türkçe’ye tercüme edilmiştir. İlk kez, kitapları Harlequin Yayınları, Beyaz Dizi Kitapları’yla beraber çıkmıştır. Ayrıntılı olarak incelemek isterseniz buradan bakabilirsiniz :)

Çekilişimize de buradan katılın lütfen :) 

a Rafflecopter giveaway

10 Temmuz 2014 Perşembe

Dikkat! Aşk Çıkabilir - Asude || 11. KCBT || Yorum



Selamlarr :) Bugün de yorumumla aranızda olacağım... Kitabın arka kapağını falan paylaşmıyorum zaten bunu sık sık okuduğunuzu düşünüyorum :D

Biz turunu almış DAÇ için sevinirken... Kitap çıkıverdiii, herkese ulaştı bize gelmedi :'( Nasıl üzüldüm anlatamam :D Neyse sonra geldi... Kargo paketinden çıkardığım gibi kapağa tekrar bir aşık oldum... O kırmızı... O silah, gözlük falan... Okudukça daha iyi oldu birde :D

Neyse efendim ben kaptırdım gidiyorum baya ilerledim... Dedim daha okursam hemen biticek kitap sonra başladım başka kitaba... Onun yorumu da iki güne gelecek... Senden Önce Ben... Bu kitap bitti tekrar başladım DAÇ'a...

Kitap benim okuduğum ilk Asude kitabıydı... Turdaki diğer çoğunluk gibi... Ama bu kitaptan sonra özellikle Pabucumun Ajanı'nı almak ve deliler gibi gülmek istiyorum...

Bu kitap da öyleydi. Ne vıcık vıcık bir aşka boğuluyorsunuz, ne de hep kahkaha atıyorsunuz. Ayrılık da var, hüzün de var sinir de var... Dört göz papatya da var; dört göz mafya da :D


Siz İlkim'le Martin'i okurken bir de Seth ve Marey ortaya çıkıyor. Onların hafif yaralı, gururlu aşklarını da okumak çok keyifliydi.

Aslında bakarsak DAÇ tam bir yaz kitabı olmuş da diyebiliriz. Boş bir zamanda alınıp eğlenmek için, biraz da yaşayan taşa sinir olmak için harika bir kitap olmuş. Yalnızca bir ara kitap çok aynı tempoda gelmeye başladı, zaten bir iki bölüm sonra yeni bir olay patlar verdi ve kitap çözüldü.

Sayfaları kolayca akıp geçen, güldüren, hüzünlendiren, sinirlendiren, sakinleştiren, merhamet ettiren, hem aşık ettirip hem nefret ettiren, yaralayan daha sonra o yaraları saran bir kitap Dikkat! Aşk Çıkabilir...


Çekilişimizi de unutmayın...


a Rafflecopter giveaway

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Dikkat! Aşk Çıkabilir - Asude || 11. KCBT || Alıntılar

Varya blogu resmen turdan tura kullanmaya başladım... I hate myself... :/ Ama bazı güzel fikirlerim(iz) var yakında hayata geçer diye umuyorum :D Neyse DAÇ turumuz var biliyorsunuz... Okuduğun ilk Asude kitabı oldu bu benim... Ama gayet güzeldi...  Bunları yorumda söyleyeyim ya da ya :D Şimdi size az alıntı veriyim de okuyuverin :P

"Olan şu; sana bakında beynimde on iki ayrı bölge uyarılıyor. Bu uyarılan bölgeler de birçok hormonun salınımına sebep oluyor. Bu salgıların, beyni uyaran dopamini arttırdığı söyleniyor ve bunun nasıl çılgın bir şey olduğunu bilemezsin bebeğim. Bilime göre dopaminin bir sürü de yan etkisi var. Kalp hızının artışı, kan basıncında yükseliş, iştah kaybı, uykusuzluk... Sonra kalpten bahsetmiyorum bile. Beyinde aktive olan bölge direkt olarak kalbi, kalpte olan hızlanmalar da beyni etkileyecek şekilde kompleks bir döngüye giriyor aslında. Görme merkezinden işitmeye kadar, mideden sindirime kadar tüm vücudum kontrolümden çıkmış durumda!"
İlkim gözleri kocaman açılmış bir halde, "Ben, ben... Hiçbir şey a...anlamıyorum," diye kekelerken Martin kızın aksine bir saniye bile beklemeden, bir an bile tereddüt etmeden devam etti.
"Kısacası, ben sana aşığım papatyam!"



İlk kez itiraf etti ve "Seni seviyorum," diye fısıldadı. Dudaklarını genç adamın beyaz gömleğinin üstünden, kalbinin olduğu yere değdirdi. Onun kalbine doğru konuşuyordu. "Seni seviyorum, yaşayan taş! Eğer aşık olunca dopamin salınımı artıyorsa, şu an dopaminde boğulmak üzereyim. Sana olan aşkım beynimi süngere çevirse de umurumda değil. Tek hücreli bir yaşam formu olsam bile sorun değil. Tek istediğim senin de beni sevmen ve senin de bana herkesten daha fazla değer vermen."


"Genelde istediği her şeye gücü yeten bir adam olarak, kulaklarını onun sesine kapatamamak ne büyük acizlikti."

"Martin Turner, öfkesiyle bir duvarı yıkabilir, kızgın, mavi gözleriyle bir adamı devirebilirdi."

"Biliyorum meleğim. Senin nasıl erkeklerden hoşlandığını gayet iyi biliyorum. Dirseği yamalı ceket, altına kadife pantolon, içine oduncu gömleği giyen... Yüzde yüz astigmat olan, ah miyop da olur... Sonra kafasında kalmış iki tutam saçıyla, rüküş bir Einstein çakmasından, imitasyon bir erkekten hoşlanıyorsun. Erkek ırkının yüz karası yani."

"Onu izlemenin zevk vereceğini daha önce söylemiş olsalar, muhtemelen kahkahayla gülerdi. Ancak şu an gözlerine yaşattığı bu zevki sonsuza kadar sürdürebilirmiş gibi keyifli görünüyordu.
"

"Taşların, kayaların, kimi zaman çamurlu diplerin, kuytuların içinde bulunan bir elmastı İlkim. Kendi dünyevi, yüzeysel gözleriyle üzerindeki çamuru görmüştü daima. Oysa o, hakiki işlenmiş bir pırlantaydı."

"Allahım o pabucumun mafyasını öyle bir şaşırt ki, birine silah çektiğinde namlusu kendisini hedef alsın. Beynini patlatsın, kalbini parçalasın. Gerçi beyni yok ama alnından girip kafatasından çıksın!"

"Ah, umarım doğru adamı öpüyorumdur. Çünkü buraya koşarken hiçbir şey görmüyordum!" dedi. "Merak etme bebeğim, doğru adamı öpüyorsun. Senin için doğru olan tek adamı!"

"Anneciğim ben kocaya kaçıyorum. Artık mutlu olabilirsin. Küçük püsküllü kalemin sevdiği adamla gidiyor. Umarım sen de bir gün kendi koryonunu bulur ve sen de sıkıca sarmalanırsın. Babamın haberi olmadan Amerika'dan birini ayarlayabilirim sana, eğer istersen tabii. Muhtemelen bir üniversite profesörü olur. Akademi dünyasının bir gelini olmak istersen beni haberdar et. Seni seven biricik kanatsız meleğin İlkim."

"Aşk lanetli bir duyguydu. Masallara konu olması normaldi elbette. Gerçek hayatta işleri kolaylaştıracak kadar lanetli, akıl dışı, fantastik ve tepeden inmeydi. Kesinlikle tepeden inmişti. Bir balyoz gibi tam olarak kalbine..."

"Martin Turner gibi ihtişamın vücut bulduğu bu adam tarafından aşık olunmak, manipüle edilmiş bir gen gibi hissettiriyordu. Kendi olmaktan çıkmıştı." 
Genç kız annesinin teşhisiyle dudaklarını büzdü. "Of anne, ne yapacağım ben? Aşk istemiyorum. Kalbimi hissetmek istemiyorum. Sadece Stanford'u istiyorum. Sadece beyaz önlüğümle bir laboratuvarda insanlığa faydalı olacak şeyler yapmak istiyorum. O adama sarılmak değil."
"Demek ona sarılmak istiyorsun?"
İlkim kederle gülümsedi. Annesinden bir şey saklamak istemeyerek başını salladı. "Beni tuttuğunda hiç düşmeyecekmişim gibi hissediyorum. O kadar sıkı tutuyor ki anne, uçurumun kenarında olsam bile ona güvenebileceğimi biliyorum. Göğsü çok sıcak... Magma tabakası gibi, dünyanın merkezi gibi... Sonra kollarında olmak, koryon tarafından sarmalanmaya benziyor. Yani şey işte, embriyoyu saran zar tabakası. Of anne, yüzünü ekşitme lütfen. Martin de öyle ama... Bir zar gibi, bir koza gibi sarıyor beni. Bir de sertçe çekmesi var ki, kendimi dioneaea muscipula tarafından yakalanan bir sinek gibi hissediyorum. Ah evet, şu et yiyen bitkilerden biri. Beni kavradığında, yiyecekmiş gibi bakıyor çünkü. Genelde sinirli oluyor ve kollarım sıkılmaktan acıyor ama tutuşunu da seviyorum. Biliyor musun, onun doğada bir tanımı bile var. O bir lithops gibi. Türkçesi, yaşayan taş! Kocam da bir taş gibi, bir kaya gibi sert ama yaşayan bir kalbi de var. Çok göstermese de biliyorum anne!"
Annesinin keyfi biraz daha yerine gelmiş gibiydi. Kızının tuhaf açıklamalarına gülümserken elini kavradı. "Senin bir erkek hakkında konuştuğunu görmek beni çok mutlu ediyor İlkim."
"Acı çeksem bile mi?"
"Aşk, acısız olmaz kızarık gözlü meleğim."
"Ama bu kadar acı çok fazla. Anestezisiz kalp ameliyatına girmiş gibiyim. Canlı canlı toraksımı... Şey, yani göğüs kafesimi kesiyorlar gibi hissediyorum!"
Ayşen Hanım şen bir kahkaha attı. Kızına anlayışla bakarken, içten bir sesle konuştu. "Üzülme benim tatlı vişne reçelim. Hadi şimdi odana gidip uyu. Eminim bir yanlış anlaşılma var ve bu konu yakında çözülecek. Martin'in senden kolayca vazgeçeceğine inanmıyorum."


Son olarak da... Çekilişi unutmayın ^_^

a Rafflecopter giveaway