29 Eylül 2014 Pazartesi

Kaplan Laneti - Colleen Houck || 15. KCBT || Alıntılar



Evvvvvett... Bu sefer yepyeni bir turla, yepyeni bir distopya-fantastikle, yine bir Artemis kalitesiyle karşınızdayız. Neyi sevdim, neyi sevmedim onu 4 Ekim'de yorumumda göreceksiniz ama şimdi sizi alıtılarla baş başa bırakacağım :) Bu postumda KCBT Facebook sayfasında paylaşmadığımız alıntıları bulacaksınız. Yani aman dikkatli okuyun :P
        Hayat genelde mutlu bir sonuca varmayı engelleyecek kadar ümitsiz ve karmaşıktır.
        Uzanıp kaplan patisiyle sırtıma masaj yapmaya başladı. Ciğerlerime hava çekmeye çalışırken acı dolu bir kahkaha attım. Sanki inanılmaz ağır bir kedi üzerimde pançelerini bileyliyordu.
        Harika kokuyordu. Sandal ağacı kokusuna yaseminlerinki eklenmişti. Cennet böyle kokuyor olmalıydı.
        Canım çok acıdığı için bronz... Kaslı... Çıplak göğsünün keyfini çıkartamadım. Aslında, çıplak göğsüne bakıp iç geçirebiliyorsam iyiyim demektir, diye düşündüm. Tanrım, bunu fark etmemek için ölü olmam lazım.
        "Aşıkların dili geceleri ne kadar tatlıdır, kulaklara yumuşak bir şarkı gibi gelir." Şok oldum ve Ren'e doğru döndüm. "Bunu hatırlıyor musun? Romeo ve Juliet'ten!" Omzunu silkti. "Bana bir şeyler okurken seni dikkatle dinledim. Hoşuma gitmişti."
        Alaycı bir kahkaha attım. "Tatlıyı gecenin ilerleyen saatlerinde tek başına yiyeceksin çünkü seninle yemek yemekten sıkıldım." Mum ışığıyla aydınlanan masanın üzerinden bana doğru eğildi. "Yemek kimin umurunda, Kelsey? Şaka yapıyor olmalı! Fakat çok ciddiydi. Harika! Yine midemde kelebekler uçuşuyor.
        Laneti kırmak için sana ihtiyaç olmasa bile seni bu kodar kolay bırakır mıyım sanıyorsun? Geriye bile bakmadan hayatımdan çıkıp gidebilir misin?
        Pes ettim ve Bay Kusursuz'un duyularımı ele geçirmesine izin verdim. Kanım kaynadı, kalbim göğsümü çekiçledi, Ren'e duyduğum ihtiyaç arttı, kollarında zamanın nasıl geçtiğini unuttum. Sadece Ren'in farkındaydım. Dudakları, bedeni, ruhu, hepsini istiyordum.

        "Senden korkmuyorum, Ren. Sana hayatımı emanet edecek kadar güveniyorum. Sadece, daha önce kimseye bu kadar yakın olmadım." "Benim için de aynı şey geçerli. Şimdi, arkanı dön ve uyu. Seni uyarıyorum, bütün geceyi sen kollarımda uyurken geçirmeyi planlıyorum. Bunu bir daha ne zaman yapabilirim bilmiyorum. Bu yüzden rahatla ve Tanrı aşkına , kıpırdanıp durma!
        Bir süre Kishan'ı ve ne kadar güçlü göründüğünü düşündüm. Fakat aslında evcil bir kedi gibi zararsızdı, kardeşlerin tehlikeli olanı Ren'di. MAvi gözlü kaplan ne kadar masum görünse de büyüleyici bir avcıydı. Karşı koyulamazdı. Çok çekici, cezbedici ve ölümcüldü. Yaptığı her şey beni baştan çıkartıyor ve muhtemelen kalp sağlığımı bozuyordu.
        Bu kadarını beklemiyordum. Bir öpücük bu kadar... sıra dışı bir deneyim olamazdı. Birkaç saniye içerisinde evrenin kuralları kitabım yeniden yazılmıştı. Birden yeni biri olup çıkmıştım. Yeni doğan bir bebek gibi kırılgandım.
        "Siz kaplanlar ne düşünürseniz düşünün, ben kendi başımın çaresine bakabilirim." Kishan kolumu sıktı. "Belki de biz kaplanlar sana göz kulak olmaktan hoşlanıyoruz."
        Beyaz kaplan çok özel bir kaplandır. Kendine hakim olamaz ve birine, sağlam inançları olan bir kadına bağlanır. Bu kadının iradesi çok sağlamdır, iyiyi kötüden ayırt edebilme öngörüsüne sahiptir ve birçok engeli aşacak kadar güçlüdür.

19 Eylül 2014 Cuma

Kitap Yorumu ve Ön Okuma: Çırılçıplak || Raine Miller


Kitabın Adı: Çırılçıplak
Sayfa Sayısı: 218
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Seri Sıralaması:Blackstone Serisi #1
Fiyatı: 16 TL
GR Puanı: 4.05/5
Puanım: 3/5
Her şey bir fotoğrafla başladı... 

Çırılçıplak bir tutku. 
Gizlenen gerçekler. 
Unutmayacağınız bir aşk.

Londra Üniversitesi’nde sanat eğitimi alan Amerikalı bir öğrenci ve yarı zamanlı bir fotomodel olan Brynne Bennet, yaşadığı trajediye rağmen hayatını yeniden bir düzene sokmuştu. Ta ki başarılı işadamı Ethan Blackstone, Brynne’in çıplak fotoğrafını satın alana kadar...

Ethan, Brynne’i yatağında istiyordu ve onu orada tutmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. Onun dominant karakteri, Brynne'i hem çekiyor hem de korkutuyordu. Ancak bu ilişkide sırlar söz konusuydu. Hem de oldukça büyük sırlar…


Yeni bir yorumla geldim :) Çırılçıplak geçen akşam elime ulaştı, dershanem okulum derken hemen bitirmek istedim ve o akşam bitirdim kitabı.

Öncelikle sevmediğim yönlere değinmem lazım. Bir kere kitap gördüğünüz gibi kısa bir kitap o yüzden olaylar benim için çok hızlı gerçekleşti. Bir yerde yeni tanıştılar sonra hoppa yatak tarzı bir şey oldu. Onun dışında her kitapta olduğu gibi yine bir patronumuz var ama bu seferki kızımız utangaç, çekingen bir kız değil. Gayet açık bir kız amaa... Tabii ki yine geçmişinde sorunlar yaşamış bir kız. Bir de kitap biraz daha uzun olsaydı nolurdu yaa :D

Onun dışında fotoğraf modelliği kısmı gerçekten yaratcıydı... Kitaptaki bazı sahneler aşırı aşırı uzun olmasa bile gerçekten Kapakta Colleen Hoover'ın dediği gibi çok ateşli sahnelerdi bunlar.

Bir de yazar kitaba öyle bir son yazmış ki... Neler olacağını merak etmeden duramıyorsunuz. O son kısımla ilgili kitabın başında bir ipucu var ama, yine de ben böyle tahmin etmemiştim itiraf edeyim. İkinci kitapta olacak olanları merak ediyorum ama Yabancı Yayınları'nın bizi çok fazla bekleteceğini düşünmüyorum.

Kısaca özetlemek gerekirse kitap ince ama tamamen boş değil. Bu tarzı seviyorsanız şans vermeniz gereken, kısa sürede bitecek ve büyük ihtimalle seveceğiniz bir kitap. Okumanızı öneriyorum ve sizin için hemen aşağıya bir ön okuma ekliyorum. Keyifli okumalar :)

9 Eylül 2014 Salı

Mimlendim! #2



Birkaç yıl önce :P Şaka şaka birkaç hafta önce Dracula'a House beni mimlemiş. Ama benim şu tüm günümü alan lanet dershaneciğim yüzünden ben ne bir yorum postu yazabildim ne bir mim postu. Zaman buldum şimdi yazayım dedim bende :) Uzatmadan sorulara geçeyim...
1- Çok kitaptan oluşan seriler mi ya da tek kitaplar mı?

Eğer yazar sırf para kazanmak için seriyi uzatmıyorsa, seri kitapların sayısı beşi geçmiyorsa seri kitapla... Ama yazar artık kitaplarda saçmalıyorsa, kitaplar beşi geçtiyse tek kitaplar tercihim.

2- Sadece kadın yazarları mı yoksa erkek yazarları mı okumak? 

Cinsiyet ayrımı yapmadan, dilini beğendiğim yazarı okurum. Ne fark eder ki...

3- Kitapçıya gidip kitap almak mı, internet üzerinden kitap almak mı?

Gönül ister ki kitapçıya gidip, kitabın sağını solunu inceleyip almak. Ama internette kitaplar bu kadar ucuzken, interneti tercih ediyorum.

4- Film olan kitapları mı dizi olan kitapları mı?

İkisi de değil. Her ne kadar çok başarılı uyarlamalar olsa da, hiçbir zaman hayalimizdeki gibi olmuyor. O yüzden bırakın onlar hayallerimizde kalsın.

5- Günde 5 sayfa okumak mı yoksa haftada 5 kitap mı?

Aslında... İnsan bazen bazı kitapların bitmesini hiç istemiyorum. O yüzden yavaş yavaş okuyorum. Ama buna rağmen haftada 5 kitap diyorum. Her ne kadar okul ve dershane yüzünden okuyamayacak olsam da...

6- Profesyonel bir yazar olmak ya da profesyonel bir yorumcu olmak? 

Profesyonel bir yazar olduğunda insan aynı zamanda profesyonel bir yorumcu da olmaz mı zaten? Kendi yazdıklarını geliştirmek için, başka yazarları okumalı değil mi? O zaman da hem kendi gelişir hem de diğer yazar hakkında yorum yapabilir bence.  

7- En sevdiğiniz 20 kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa her gün daha önce okumadığınız yeni bir kitabı okumak mı?

20 kere asla okumam bir kere. Belki 2 veya 3 kere. Ama okumadığım kitaplara şans vermek daha iyi tabii ki...

8- Kütüphanede çalışmak mı kitap satıcısı olmak mı?

Kitap satıcısı olmak. İkisinde de kitapların içindesin, evet. Ama kitap satıcısı olup insanlara kitaplar önermek, onların sizin düşüncelerinize önem vermesi, bir iletişim içinde olmanız... Benim istediğim bu olurdu.

9- Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç diğer her türden kitaplar okumak mı? 

Favori türümden kitapları okumak tabii ki çok mutlu ediyor beni. Ama her zaman da aynı türü okumak insanı sıkar. Çoğunlukla sevdiğim turu okurum ama diğer türleri de severek okurum.

10 - Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e-kitap okumak mı?

Aslında kolay bi soru ama başındaki "Sadece" işi zorlaştırıyor. Fiziksel kitap kopyaları tercihim olsa da, orijinal her kitabı Türkiye'de bulmak imkansız. O yüzden Türkçe edisyonu olmayan kitapları okurken mecburen e-book kullanıyorum. 

Gelelim mimleyeceğim kişilere... Ben biraz geç kaldığım için çoğu blog sanırım bu mimi yaptı. O yüzden eğer sizde yaptıysanız, yorum yapın ki ben de sizinkileri okuyabileyim :) Kitap Sara'yı ve Kitap Aşığı...

2 Eylül 2014 Salı

Yeni Dünya - Anna Carey || 14. KCBT || Yazar Tanıtımı


Anna Carey Eve Trilogy'nin ve Blackbird serisinin yazarıdır. New York Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Brooklyn Üniversitesi güzel sanatlar bölümünde yüksek lisans yapmıştır. Los Angeles'ta yaşamaktadır. Minyatürleri, bitpazarlarını, arnold palmers içeceklerini ve arabada şarkı söylemeyi severken; penilerden (bozuk para), kağıt makbuzlarından ve ton balığından nefret edermiş.

www.theevetriology.com adresini ziyaret edip Eve'nin unutulmaz dünyasına yolculuk edebilir; 
www.annacareybooks.com adresini ziyaret ederek yazarın yeni çalışmalarını ve yeni haberleri takip edebilirsiniz.

  

Yeni Dünya - Anna Carey || 14. KCBT || Yorum


Kitabın Adı: Yeni Dünya - Eve
Sayfa Sayısı: 312
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Seri Sıralaması: Eve #1
Fiyatı: 20 TL
GR Puanı: 3,71/5
Puanım: 4/5

Hiçbir yer güvenli değildi...

Meslek öğrenmek yoktu, şehir yoktu, geniş yataklı ve manzaralı daireler yoktu. Restoranlarda beyaz masa örtülerinin üzerinde parlak gümüş takımlarla yenen yemekler yoktu. Sadece o oda, lazımlıklardan gelen pis kokular ve çatlayana kadar gerilen deriler vardı.

Her şey kocaman bir yalandan ibaretken kime güvenebilirsiniz?

Ölümcül bir virüs yeryüzü nüfusunun çoğunu yok ettikten on altı yıl sonra, dünya oldukça tehlikeli bir yer haline gelmiştir. On sekiz yaşındaki Eve ise, okulunun güvenli duvarlarının ardına hiç çıkmamıştır. Okulda onunla birlikte iki yüz yetim kıza, Yeni Amerikanın öğretmenleri ve sanatçıları olacakları vadedilmiştir. Ama mezuniyetten bir gece önce Eve okulunun esas amacını ve onu bekleyen korkunç kaderi öğrenir.

Yuva olarak bildiği tek yeri terk ederek uzun, tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkar. Bu zorlu yolculukta güvende olacağı bir yer aramaktadır. Bu sırada vahşi bir hayat süren, asi isyancı Calebla yolları kesişir. Eve tüm hayatı boyunca erkeklerden ayrı tutulmuş ve onlardan korkmayı öğrenmiştir ancak Caleb zamanla onun güvenini ve kalbini kazanmaya başlar. Askerler peşlerine düştüğündeyse Evein gerçek aşkı ve hayatı arasında bir tercih yapması gerekecektir...

Öncelikle söylemem gerekiyor ki siz bu yorumu okurken ben ya denizin içinde yüzüyor olacağım, ya da deniz kenarında yeni kitabımı okuyor olacağım.

İşte bu yüzden Yeni Dünya turu bir endişeyle başladı benim için. Ben yola çıkmadan elime ulaşacak mı? Ne kadar sürede bitiririm? Eyvah ya alıntı hazırlayamazsam... Gibi bir sürü endişe vardı kafamda. Ama kitap perşembe sabahı kapının çalmasıyla ellerimdeydi ve saat gece yarısını geçmeden kitabı bitirmiştim.

Bu kadar kısa sürede bitirmemde çevirinin de etkisi çok fazla bence. Evet kitap güzeldi, ama eğer çeviri bu kadar akıcı, sürükleyici ve uygun bir şekilde yapılmasaydı eminim okuma sürem de uzayacaktı. Bu konuda biricik blogger çevirmenimiz Onu Kınacı Birler'e çok selamlar ve öpücükler... xoxo

Kitabın başında kızımız Eve, en başından beri ona öğretilen tüm gerçeklerin aslında bir yalan olduğunu öğreniyor. Yuvası bildiği okulunu terk ederek, sonucu hiç belli olmayan ve sürekli kovalamacayla geçecek olan bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta yolu Caleb ile karşılaşıyor.

Eve ve diğer tüm kızlar en başından beri erkeklerden ayrı tutulmaktadır. Ve onlara öğretilen tek şey erkeklerden uzak durmaları gerektiğidir. Ama Eve ile Caleb arasında çoktan bir yakınlaşma başlamıştır. Peki Eve buna karşı koyabilecek midir?

Kitabın sonu... Yazara lanetler yağdırdığım bölüm. Ya kadın o son ne ki öyle! Niye yaptın öyle! O kadar duygusala bağladım ki o finalde anlatamam. Öğrendiğim kadarıyla çevirmenin gözünden de birkaç damla akmış o son bölümde.

Yine çok uzattım yorumumu :P Eve, fantastik ve distopik olaylarla kurgulanmış bir Young Adult, kısa sürede ve zevkle okunacak; zaman zaman sizi duygulandıracak; zaman zaman şaşırtacak bir kitap. Kitapta en sevmediğim nokta, kitabın bende Umut Bıçağı'ni andırmasıydı... Sürekli bir aksiyon ve sürekli bir kaçış... Bir de sonu bence daha güzel olabilirdi ama eminim ki ikinci kitapta her şey daha iyi olacaktır.

Kısaca: Fantastik, distopya ve Young Adult karışımı güzel bir kitap okumak istiyorsanız Yeni Dünya tam sizlik bir kitap :)

Bir sonraki yorumda buluşmak üzere... İyi tatiller herkese :)