13 Kasım 2013 Çarşamba

Uykusuzlar - Gülşah Elikbank || Kitap Canavarlarının 3. Blog Turu || Yorum + Yazarla Ropörtaj + Çekiliş


Uykusuzlar


Üçüncü turda cidden mükemmel bir kitaba el attık. Yazarın daha önce sadece bir kitabını okumuştum tadı damağımda kalmıştı ama serinin devamını getirmememiştim ama cidden özlemişim ve Uykusuzlar çooooook iyi geldi :) Yazarla da çoook güzel bir ropörtaj yaptım :)


"Rüyalar, Tanrı’nın insanlarla konuşma yolu olabilir mi? Peki ya Evren, Tanrı’nın rüyasından ibaretse? İnsan uyurken mi hayattadır, hayattayken mi rüyada?
Bir lanetle, kaderle, gölgelerle ve rüyalarla boğuşan Nina’nın sürükleyici macerasına sahne olan Uykusuzlar, fantastik dünyaların felsefeyle yoğrulduğu bir aşk hikâyesi..." diyor bize arka kapak ve çokta doğru söylüyor. Kitapta yeni bir türle karşılaşıyoruz Uykusuzlarr :) Favorilerimden birisi oldu benim Uykusuzlar :)

Bir gün geldim okuldan baktın kargo var. Açtım baktım Uykusuzlar... Bir kapak bu kadar mu güzel olur... O kapaktaki söze zaten öldüm öldüm dirildim. Sonra başladım hemen okumaya. Eh yeni bir tür var karşımızda başta biraz zorlandım ama anladıktan sonra her sayfada mükemmel oldu kitap. Yazarın o hayal gücüne hayranım ya, o beyni bana da versinlerr :D

Nina kızımız nişanlı ama aslında rüyanlarının erkeği Ares'e aşık. Uykusundaki Uykusuza aşık aslında Nina. Nina'nın aynı zamanda bazı yetenekleri var. Çünkü o rüyaları yansıtabiliyor :) :) Konuya çok fazla girmek istemiyorum ama bu kitapta bir kere daha Gülşah Elikbank'ın kalemine hayran kaldım. Hep vampir, hep kurtadam nereye kadar alın size Uykusuzlar :D Şaka bir yana bu mükemmel kitap herkesin kitaplığında olmalı. Türk yazar nasıl fantastik yazar diye bir düşünceniz varsa eğer okuyun sonra bir daha düşünün. Bakın Gülşah Elikbank o 197 sayfada nasıl bir dünya yaratmış. Bana yetmedi bile umarım devam kitabı çıkar :)



Geçelim o mükemmel ropörtaja. Ben soruları sorarken çoook eğlenerek sordum umarım yazarımız da böyle cevap vermiştir. Bakalım neler sormuşum :)

S.1: Öncelikle böyle bir konuşmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. İlk olarak sizin de ilk göz ağrınız Günebakan Üçlemesi'yle başlamak istiyorum.
Serinin ilk kitabı Siyah Nefes'i bende okuma fırsatı buldum ve tek kelimeye bayıldım peki sizde kitaba gelen tepkileri beğendiniz mi? Kitaptan beklentileriniz neydi; bu beklentileriniz karşılandı mı?


Üçlemenin ilk kitabını yazarken pek de bir beklentim yoktu. Daha doğrusu ne ummam gerektiğini bile bilmiyordumJ Ama şu an iki baskısı da tükendi ve 2014 yılında yeniden basılacak. Bu da bir ilk roman, hele ki fantastik bir seri için çok iyi bir grafik. Okurlarımın güzel yorumları ise çok değerli ve yola devam etme nedenim tabii.

S.2: Ben sizi ilk olarak Kitapkolik programıyla tanıdım, orada önerdiğiniz bir çok kitabı da edindim. Peki bilmeyenler için kimdir Gülşah Elikbank?

Herşeyden önce artık bir anneyim ama edebiyatın içinde olduğu her iş beni heyecanlandırıyor. Televizyon maceram da böyleydi, yerel bir kanalda olmasına rağmen internet sayesinde epey de izleyicisi vardı. Bir İletişim Fakültesi mezunuyum, yüksek lisansımı da Yönetim ve Çalışma Psikolojisi üzerine yaptım fakat gördüğünüz gibi bambaşka işlerle uğraşıyorum.

S.3: Tarzınıza hayranım diyebilirim peki sizin böyle örnek aldığınız bir idolünüz varmı? En sevdiğiniz yazarlar kimlerdir? Ne tarz kitaplar okursunuz?

Hayran olduğum çok yazar var tabii ama idolüm yok. Tolkien, Ursula Le Guin, Neil Gaiman, Jane Austen, Irvin Yalom seviyorum, İnci Aral, Nazlı Eray, Ahmet Ümit ve Buket Uzuner’e bayılıyorum. Ama ben her tarzda ve farklı ülkelere ait kitapları özelikle okumaya çalışıyorum.  Bakış açımı geniş tutmak için bu yol çok faydalı oluyor. Kendi çağdaşlarımı da mutlaka takip ediyorum. Doğu Yücel, Barış Müstecaplıoğlu, Hakan Bıçakçı gibi…


S.4: Fantastik edebiyat gerçekten zor bir alan. Hele de yabancı yazarlara böyle alışkın bir ülkede bu alanda başarılı olmak gerçekten zor. Peki siz bu zorlukla çok sık karşılaşıyor musunuz?
Not: Benim Türk yazarlara olan ön yargımı da Gülşah Elikbank, Nurgül Çelebi ve Demet Altınyeleklioğlu kırmıştır.

 
Artık daha az karşılaşıyorum. Sanırım bu yargıyı yıkmanın en iyi yolu, senin gibi okurlara sahip olmak Yani kendi kendimi insanlara anlatmak değil, beni okumuş birinin beni ve yazdıklarımı anlatması daha doğru ve etkin bir yol…Ben bu konuda epey şanslı bir yazarım çünkü okurlarımla aramda gerçekten sağlam bir bağ var. Bir de İthaki Yayınevi, özellikle de editörüm Yankı yazdıklarıma çok önem veriyor. Bu da bir yazar için büyük bir motivasyon.

S.5: Bu sorulardan sonra da tur kitabımızla ilgili sorular sormak istiyorum.
Kitapta mükemmel bir dünya yaratmışsınız. Kitabı okurken o dünyaya daldım gittim. Evet doğaüstü bir kitap ama sanki aynı zamanda hayatın doğallığını da yansıtıyordu kitap. Bu dengeyi sağlayabildiğiniz için ayrıca teşekkürler. Her kitabın bir hikayesi vardır bence peki sizin nereden geldi aklınıza bu Uykusuzlar? Nasıl yarattınız bu dünyayı ve mükemmel aşıkları?


Aslında belki fark etmişsinizdir, bu romanda aşk da aşıklar da biraz daha geri planda. Ana tema ve ana kahraman rüyalar çünkü. Üçlemedeki gibi karaktere bağlı atmıyor öykünün kalbi. Karakterin kalbi öyküye daha bağlı. Bunu özellikle bu şekilde yaptığımı belirtmek istiyorum. Ben rüyaları yazmak istiyordum ve kafamda hem rüyalara hem de insanlığa, var oluş amacımıza yönelik ciddi sorular vardı. Bir de bu dünyada yalnız olmadığımızı düşünüyorum. Uykusuzlar’ı ve diğer ırkları bu inançla yazdım.

S.6: Kitap aynı zamanda bilimsel bazı bilgilere de yer veriyor. Aynı zamanda hem başka diyarlara gidiyoruz hem de bu bilimsel gerçeklerle karşılaşıyoruz. Sizin için kitabı yazarken bu araştırmalar sorun oldu mu, sizi uğraştırdı mı?

Uğraştırdı ama bu kısım çok zevkli bir öğrenme, keşfetme süreci oldu benim için. Epey de uzun sürdü ama şikayetçi değilim. Öğrendiklerimin üçte birini bile kullanmadım bu romanda fakat hepsini bilmeden, öğrenmeden de masa başına geçmek istemedim.

S.7: "Gelecek;düş görenlerin ve o düşlerin dikenli yollarında yalınayak yürümeye yüreği yetenlerindir." demişsiniz peki siz kendi geleceğimizi nasıl görüyorsunuz?


Okunan ve sevilen bir yazar olacağıma inanıyorum. Hem yazdığım alanın yani fantastik kurgunun önümüzdeki on senelik döneme damga vuracağını düşünüyorum hem de ben bu alanda çok farklı, henüz yazılmamış konularda eserler yazmayı planlıyorum. Aklımda birçok edebiyat projesi var, onları da bu süreçte hayata geçirmiş olurum sanırım. Bir de felsefi yönü daha ağır basan romanlar var içimde, yazılmayı bekliyorlar.

S.8: Kitapta aşk, kardeşlik, sevgi, nefret her şey var ama bana biraz her şeyde de bir ikilem var gibi geldi. Böyle bir ikilem yaratıp okuyucuları düşündürmek istediniz mi? Ya da bu ikilemleri yazarken aslında gerçekten onları sorguluyor muydunuz?

Tabii, aslında bu kavramlara yanıt arayan benim. Benimle birlikte bunu okurlarım da romanımı okurken hissediyorsa, ne mutlu bana… Hayatın kendisi yeterince ikilem içeriyor zaten. Yaşam ve ölüm aynı çizgide olduğuna göre!

S:9: Kitapta bölüm başlarında bir çok söz var. Benim en çok dikkatimi çeken söz Nietzsche'in '"Gökyüzünde cennete doğru uzanan ağaçların kökleri, yerin dibindeki cehennemdedir." sözü oldu bu sözün sizin için anlamı
nedir?


Romanda gölge metaforunu seçmemin nedenlerinden biri de buydu. Gölge, içimizdeki kötü yanı temsil ediyor, tıpkı yerin dibindeki cehennem gibi. İkisi de bizim gerçeğimiz… Kimse sadece iyi olamaz; ancak içindeki kötü yanı törpülemiş olabilir. İnsan, ruhundaki o karanlık yanın ne zaman harekete geçeceğini öğrenirse, onu iyi tanırsa, o zaman aydınlığa gerçekten kavuşur.

S.10: Nilüfer çiçeğinin sizin için hayatınızda bir önemi var mı?
Benim için değil ama Uykusuzlar için varJ Onları ifade etmenin, tarif etmenin kolay bir yolu oldu, nilüfer çiçekleri… Doğanın içindeki uyum!

S.11: Ben bu kitabın devamını okumayı kesinlikle isterim. Böyle bir projeniz var mı? Ya da bizimle buluşacak başka bir projeniz?

Şu an devam kitabını düşünmedim ama bir gün, neden olmasın? Konu ve karakterler buna çok müsait. Sorguladığım bazı evrensel soruların yanıtını da henüz bulmuş değilim.
Şu aralar kafamda yine beni rahatsız eden bir konu var ve onu araştırmaya başladım ama yine uzun bir araştırma süreci olacak. O nedenle ne tarih verebiliyorum , ne de konuyu net olarak söyleyebiliyorum. Ayrıca epey verimli bir dönem geçirdim, biraz tadını çıkarmayı, okurlarımla daha yakın ilişkiler kurabileceğim sohbet ortamlarında bulunmayı tercih ediyorum.

S.12: Biraz da yazdığınız ortam hakkında soru sormak istiyorum.
Nasıl bir ortamda yazmayı seversiniz? Bilgisayar başına oturup bir kerede yazar mısınız yoksa aklınıza geldikçe "Ah şuraya da şunu ekleyeyim." der ve öyle mi yazarsınız? Yazarken en büyük destekçiniz kimdir; kitap yayınlanmadan önce birilerine okutup o kişilerden fikir alır mısınız?


Ben yöntemsiz, biraz deli gibi yazıyorum. Sevgili İnci Aral bana; sende içten gelen, akan bir yazma yetisi var, demişti bir yazışmamızda. Belki de bu nedenle bir yöntem belirleyemiyorum. Bu yüzden de hala elle yazıyorum ilk olarak, içimdeki akışın hızına klavye yetişemiyor! Bazen romanın başını sonra yazıyorum, bazen de ilk sonunu yazıyorum ama ben onun son olduğunu sonradan anlıyorumJ Karışık bir durum yani…
Yazarken en büyük destekçim; iyi kahve satan dükkanlar. Çünkü filtre kahve içmeden yazamıyorum. Artık yazdıklarımı bitirmeden kimseden fikir almıyorum, bitirdiğimde birkaç üstadıma ve tabii editörüme okutuyorum.

S.13: Turumuzdaki başka bir üyenin sorusunu da size aktarmak istiyorum. Kitabın sonunda Uykusuzlar dünyadan ayrılıyor peki diğer doğaüstü türlere ne oluyor?


Hepsi ayrıldı ama orada Ares’in bir sözü vardı. Onlara gerçekten ihtiyaç olduğuna inandıklarında geri geleceklerine dair… İnsanlara biraz daha süre tanıdılar; kendilerine ve dünyaya çekidüzen vermeleri için. Nina ve Pina da rüyalar aracılığıyla insanlara yardım edecekler. Lakin ben Yasmin’in pek rahat duracağını sanmıyorumJ Belki de asıl macera daha başlamadı bile…

S.14: Bir edebiyat oteliniz var. Nedir bu edebiyat oteli biraz anlatır mısınız bize? Neden böyle bir proje ve bu odalardaki insanları belirlemenize neler neden oldu?

İzmir'de fuarın yanında 15 odalı bir otel,15 odası da Türk edebiyatının farklı ismine ithaf edildi.Bazılarında el yazıları ve özel eşyaları da var yazarların,biraz şahsi bir seçim oldu sanırım bu 15 isim:)turizmle edebiyatı yani iki işimi birleştirme fikrinden doğdu otel...


Son olarakta bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim.


Ben teşekkür ederim, sevgiler herkese…



Bu güzel konuşmadan sonra sizi çekilşe alalım :) Keşke herkes kazanabilse çünkü bu mükemmel kitabı herkesin kazanmasını isterim ama şartlar belli :/ Tek yapmanız gereken Rafflecopter'da yazanları yapmak :) Bol Şanslar


Desteklerinden dolayı İthaki Yayınları'na teşekkürler :) 




a Rafflecopter giveaway

2 yorum :

  1. BLOGUNUZU;SEVTAP CÜNTAY ADI ,İLE TAKİP EDİYORUM..
    mail;sevtap_2002@hotmail.com
    ÇOK GÜZEL BİR SÖYLEŞİ OLMUŞ;MERAK ETTİĞİM BİR YAZAR VE KİTAP...

    YanıtlaSil
  2. BLOGUNUZU;drycrn/Derya Erdoğan Ak ADI ,İLE TAKİP EDİYORUM..
    mail;drycrn@mynet.com
    SÖYLEŞİNİZİ ÇOK BEĞENDİM ;SEVDİĞİM BİR YAZAR

    YanıtlaSil